pınarı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pınarı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
28 Temmuz 2014 Pazartesi
Ramazan Bayramı Tebriği
Bayramlar, afva mağfirete uğrayıp günahlardan kurtulma günleridir. Allahü tealanın rızasına kavuşma günleridir. Dolayısıyla mü'minlerin sevinme günleridir. Mü'minlerin hakiki bayramı; günahlarının affedildiği gündür, îmânla öldüğü gündür, cennette Allahü teâlânın rûyetine kavuştuğu ve Peygamber efendimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) gördüğü gündür. Hakiki bayram, Rabbimizin huzuruna, yüz akıyla çıkabilmektir.
Bayramlar niçin sevinç günleridir?
13 Mayıs 2014 Salı
Hüdayi Yolu
Evliyaların, Allah dostlarının hepsini çok severiz. Ancak bazılarına hususi muhabbetimiz vardır.
İşte benim de, hususi sevdiğim zâtlardan biridir Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri...
O büyükleri anlatmak kelimelerle olacak iş değil şüphesiz; biz ancak onların güzel isimleriyle yazılarımızı süslüyoruz.
Bu büyük zât hakkında kısacık da olsa bilgi vermek istedim. İstifade edebilmek dileğiyle...
1541 yılında doğan büyük velî Aziz Mahmud Hüdâyî hazretleri Bursa kadısı iken akıl ile çözülemez bir dava, onun Eskici Mehmed Dede ve ardından da Üftâde hazretleriyle tanışmasına sebep oldu. Nefsini kırmak için kadılık kaftanıyla sokaklarda ciğer satmaya başladı... Hocası Muhammed Üftâde hazretlerinden: “Oğlum! Padişahlar peşin sıra yürüsün!” duasını aldı... Dergâhı Üsküdar’dadır. Osmanlı Padişahlarından III. Murad Hân, III. Mehmed Hân, I. Ahmed Hân, II. Osman Hân ve IV. Murad Hânlar da sohbetine gelenler arasındaydı.
Sultan Ahmed Han, büyük bir câmi yaptırmak istiyordu. Kararını verdi ve yerini tesbit ettirdi.
1 Mayıs 2014 Perşembe
Regaib Kandili Tebriği
Tüm takipçilerimizin mübarek üç aylarını ve Regaib Kandilini tebrik ederiz... :)
Bu gece, Receb ayının ilk Cuma gecesi, yani Regâib Kandili'dir. Çünki, Allahü teâlâ, bu gecede, mü'min kullarına, ragîbetler, ya'nî ihsânlar, ikrâmlar yapar. O gece yapılan düâ red olmaz ve nemâz, oruc, sadaka gibi ibâdetlere, katkat sevâb verilir. O geceye hurmet edenleri afv eyler. Receb ayının her gecesi kıymetlidir. Her Cum'a gecesi de kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, dahâ kıymetli olmakdadır. Regâib gecesinin kıymeti, çeşidli hadîs-i şerîfler ile bildirilmişdir.
20 Nisan 2014 Pazar
Kimse Kimsenin Rızkını Yiyemez
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Çok kazanmak rızkı artırmadığı gibi, çok kaybetmek de rızkı azaltmaz. Daha çocuk, anne karnındayken, Cebrail aleyhisselam ona der ki:
(Sen hiç endişe etme! Allahü teâlâ yiyeceğin rızıkların hepsinin üstüne senin ismini yazdı. Rızık, ezelde takdir edilmiştir. Senin ne zaman, nerede öleceğin bildirilmiştir. O bir an ileri gitmez, geri de kalmaz.)
İnsan rızkını aramasa da, rızkı onu arar. Herkes ancak kendi ismi yazılı olan rızka kavuşabilir.
Nitekim bir kimse, hastalanınca, belki kefaret gerekebilir diye, ihtiyaten orucunu bozmak için çiğ pirinç tanesi yutar. Nasıl olmuşsa pirinç, boğazına takılıp kalır. Öksürür, bağırır çıkmaz. Doktorlar, (Bunu almak için ameliyatla nefes borusunu yarmak gerekir, buna imkânımız yok, biz bunu yapamayız. Sen Evliya bir zata git, o sana okusun, dua etsin, belki öyle kurtulabilirsin) derler.
O da, bir zata gider, o zat da, (Evladım, bu benim işim değil. Bağdat'ta şu adreste, şöyle mübarek bir zat var, sen doğru ona git) der. İstanbul nere, Bağdat nere! Ama can meselesi olduğu için mecburen gider. Bağdat'ta, o mübarek zatı bulur. Durumunu anlatır. O zat da, (Evladım, burada mümkün değil, bu pirinç tanesini çıkaracak olan zat Buhara'da) der. Adam çok üzülür, ama can tatlı, düşer yollara. Buhara'ya gelir, tekkeyi bulur. O mübarek zat da, sohbet ediyormuş, iğne atılsa yere düşmeyecek kadar kalabalık. Kapının eşiğine oturur. Oturur oturmaz bir hapşırık gelir, pirinç tanesi yere düşer. Oradaki bir kedi yavrusu, pat alıp kaçar. O kadar yer, o kadar zaman, o kadar sıkıntı. Çok şaşırır, bu ne hâl ya Rabbi der. Gelir hoca efendiye, bunun hikmetini sorar. O mübarek zat da, (Allahü teâlâ bu pirincin üzerine kedinin ismini yazdı, ben ne yapayım? Bu pirinç tanesini bu kedi yesin diye seni İstanbul'dan buraya getirdi) cevabını verir.
Şuna mutlak inanmalı, kimse kimsenin rızkını yiyemez. Hiç kimse de rızkını bitirmeden ölmez. Peki, o zaman niye çalışıp para kazanıyoruz? Ehl-i sünnet âlimleri, (Çok sevab kazanmak için, çok para kazanmak lâzım)buyuruyorlar. Yani çok ibadet yapmak, çok kitap dağıtmak, çok hayır hasenat yapmak için çok para lâzım. İşte bu niyetle, helalinden çok para kazanmak için, çok çalışmak gerekir.
Kaynak: Huzur Pınarı
Çok kazanmak rızkı artırmadığı gibi, çok kaybetmek de rızkı azaltmaz. Daha çocuk, anne karnındayken, Cebrail aleyhisselam ona der ki:
(Sen hiç endişe etme! Allahü teâlâ yiyeceğin rızıkların hepsinin üstüne senin ismini yazdı. Rızık, ezelde takdir edilmiştir. Senin ne zaman, nerede öleceğin bildirilmiştir. O bir an ileri gitmez, geri de kalmaz.)
İnsan rızkını aramasa da, rızkı onu arar. Herkes ancak kendi ismi yazılı olan rızka kavuşabilir.
Nitekim bir kimse, hastalanınca, belki kefaret gerekebilir diye, ihtiyaten orucunu bozmak için çiğ pirinç tanesi yutar. Nasıl olmuşsa pirinç, boğazına takılıp kalır. Öksürür, bağırır çıkmaz. Doktorlar, (Bunu almak için ameliyatla nefes borusunu yarmak gerekir, buna imkânımız yok, biz bunu yapamayız. Sen Evliya bir zata git, o sana okusun, dua etsin, belki öyle kurtulabilirsin) derler.
O da, bir zata gider, o zat da, (Evladım, bu benim işim değil. Bağdat'ta şu adreste, şöyle mübarek bir zat var, sen doğru ona git) der. İstanbul nere, Bağdat nere! Ama can meselesi olduğu için mecburen gider. Bağdat'ta, o mübarek zatı bulur. Durumunu anlatır. O zat da, (Evladım, burada mümkün değil, bu pirinç tanesini çıkaracak olan zat Buhara'da) der. Adam çok üzülür, ama can tatlı, düşer yollara. Buhara'ya gelir, tekkeyi bulur. O mübarek zat da, sohbet ediyormuş, iğne atılsa yere düşmeyecek kadar kalabalık. Kapının eşiğine oturur. Oturur oturmaz bir hapşırık gelir, pirinç tanesi yere düşer. Oradaki bir kedi yavrusu, pat alıp kaçar. O kadar yer, o kadar zaman, o kadar sıkıntı. Çok şaşırır, bu ne hâl ya Rabbi der. Gelir hoca efendiye, bunun hikmetini sorar. O mübarek zat da, (Allahü teâlâ bu pirincin üzerine kedinin ismini yazdı, ben ne yapayım? Bu pirinç tanesini bu kedi yesin diye seni İstanbul'dan buraya getirdi) cevabını verir.
Şuna mutlak inanmalı, kimse kimsenin rızkını yiyemez. Hiç kimse de rızkını bitirmeden ölmez. Peki, o zaman niye çalışıp para kazanıyoruz? Ehl-i sünnet âlimleri, (Çok sevab kazanmak için, çok para kazanmak lâzım)buyuruyorlar. Yani çok ibadet yapmak, çok kitap dağıtmak, çok hayır hasenat yapmak için çok para lâzım. İşte bu niyetle, helalinden çok para kazanmak için, çok çalışmak gerekir.
Kaynak: Huzur Pınarı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)