Allahü teâlâ, tövbe edeni sevdiğini ve affedeceğini bildirmektedir. Tövbe, günâhı işlediğine pişman olmak, günâh işlemekten hemen vazgeçmek, bir daha yapmamaya karar vermek ve affetmesi için Allahü teâlâya yalvarmaktır. Hakîkî tövbesi yapılan günâh, muhakkak affolur.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, Mesnevîsinde şöyle bir hâdise nakleder:
Hazret-i Ömer'in halifeliği zamanında, düğünlerde çalgı çalan, şarkı söyleyen bir çalgıcı vardı. Yaşlanınca itibardan düşer, bir dilim ekmeğe muhtâç olur.
Bir gün içi yanarak cenâb-ı Hakka niyâzda bulunarak;
"Yâ Rabbî, bana uzun bir ömür, birçok fırsat verdin. Benim gibi âsi kulundan ihsânını eksik etmedin. Yetmiş yıl, çeşitli günâhlar işleyerek sana isyân ettim. Ama sen bir gün olsun rızkımı kesmedin. Artık kazancım yok, bugün senin misafirinim" der ve yakınındaki mezarlığa gider, orada hayli ağlar, sonra çalgısını yastık yapıp uyur. O sırada Hazret-i Ömer'e bir uyku hâli gelir.
Rüyâsında bir ses;
"Ey Ömer, mezarlıkta has bir kulumuz var. Beytülmaldan 700 dinar al, götür ona ver ve şimdilik ihtiyâçlarını bununla karşıla, paran bittiğinde tekrar gel de!" der.
Hazret-i Ömer duyduğu sesin heybetiyle uyanır. Hemen mezarlığın yolunu tutar. Mezarlığın çevresinde dolaşır ama çalgıcı ihtiyardan başka kimseyi göremez. Kendi kendine;
"İhtiyar çalgıcı nasıl olur da bana bildirilen tertemiz bir kul olur?" diye düşünür ama karanlık içinde nice nûrlu gönüller vardır diyerek, ihtiyar çalgıcının yanına gider. İhtiyar çalgıcı sıçrayarak uyanır ve karşısında hazret-i Ömer'i görünce korkudan titremeye başlar.
Hazret-i Ömer;
-Benden korkma, sana Allahü teâlâdan müjde getirdim. Selâm edip, hatırını soruyor. İhtiyâçların için bu parayı vermemi istedi. Bunları harca, bittiğinde bana gel der...
Çalgıcı ihtiyar bunları duyunca utancından titreyip ağlamaya başlar, sonra;
-Rabbimle arama perde oldun diyerek çalgısını parçalar, ağlayıp sızlayarak Allahü teâlâya;
"Yâ Rabbî, isyanla geçen ömrüme acı. Bir günümün bile kıymetini bilemedim, ömrümü boş yere harcadım. Dünyadan ayrılacağımı unuttum. Allahım, verdiklerine râzı olmayan nefsimi sana şikâyet ediyorum ve bütün yaptıklarıma da tövbe ediyorum" diye yalvarır...
Bunları söyledikten sonra "Allah" diye feryâd eder ve rûhunu teslim eder.
Hazret-i Ömer, Müslümanlara haber verir ve onlara;
-İşte görünüz, hakiki tövbe böyle olur. Cenâb-ı Hak hepimize böyle tövbe nasip etsin buyurur...
Netice olarak, her günâh için tövbe etmek lâzımdır. Tövbe edilen günâh ve küfür, muhakkak affolur. Tövbe edilmezse, dünyada ve âhırette cezâsını çeker.
Kaynak: Huzur Pınarı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Siz de konuya dahil olmak ister misiniz?
Yorum yazan herkese çok teşekkürler...