Güzel ahlaklı olmalı, herkese iyilik etmeli. (Ama bu, iyiliğe lâyık değil) diyerek iyilikten vazgeçmemeli. Karşımızdaki ne olursa olsun, biz kendimize bakmalıyız. Hiçbir zaman kan kanla, idrar idrarla temizlenmez, ikisi de su ile temizlenir. Biz su olalım da, o ne olursa olsun!
İnsanlar hangi ahlak ve fazilet üzere ise, ona göre konuşur ve davranır. Peygamber efendimiz, (Her kaptan içindeki sızar) buyuruyor. Su kabından su, şarap kabından şarap dökülür. Yani her kapta ne varsa, dışarıya o sızar. İnsanda da, kalb denilen bir kap vardır. Buna ne doldurursak, ağzımızdan o çıkar ve yaptıklarımız da ona uygun olur. Mesela kalbde cömertlik varsa, elinde ne varsa verir. Bu kalbde ne güzellikler varsa, etrafımızdakilere ona uygun davranırız. Ama eğer içimiz fısk fücur, intikam, hırs, can yakıcı duyguyla doluysa, daima etrafına sıkıntı veren insanlar oluruz.
Bazı büyük zatlar bazen öyle kimselerle ortaklık kurarlardı ki talebelerin aklı ermezdi. Hatta bazıları (Bu adamla işbirliği yapılır mı?) diye şüpheye düşerlerdi. Ama birlikte iş yaptıkları o bozuk ahlaklı kimseler, hayatları boyunca hep o zatlara dua etmişlerdir. Çünkü onlar da insandır, bir güzellik gördükleri zaman, onlar da hayran olurlar ve ahlakları değişir.
Bir gün biri İsa aleyhisselama çok hakaret eder, kötü şeyler söyler. En sonunda İsa aleyhisselam, (Bana söyleyeceklerin bitti mi?) buyurur. (Bitti) cevabını alınca, (Ben peygamberim. Eğer hastan varsa, dua edip iyileşmesine sebep olayım. Paran yoksa, para temin edeyim. Bir üzüntün varsa çare olayım. Benden ne istiyorsun?) buyurur. Adam çok şaşırır ve oradan ayrılır. İsa aleyhisselam, çirkin hakaretlere karşı çok güzel şeyler söylemiştir. Havariler İsa aleyhisselama, (Bu kişi size hakaret etti. Siz ise tam aksini söylediniz, üstelik yardımcı olmak istediniz. Bunun hikmeti nedir?) dediler. (Herkes, yanında ne varsa ondan verir. Herkes kendi sermayesini kullanır. Onun sermayesi o, benim sermayem bu. Onun sermayesi bende yok, benimki onda yok. Ben o olamam) buyurur.