ABDÜLHAMÎD HÂN II - 6
31 Mart vak'ası adı ile meşhûr olan 13 Nisân 1327 [m. 1909] hareketi ile sultân Abdülhamîdin hiçbir alâkası olmadığı, kat'î olarak anlaşılmışdır. İttihâdcıların, pâdişâha sâdık birinci orduya güvenmiyerek, Selânikdeki üçüncü ordudan getirdikleri avcı taburlarının çıkardığı tesbit edilmişdir. Ya'nî ittihâdcıların bir tertîbi olmuşdur. İttihâdcılar, böylece Selânikden Bulgar, Sırb, Yunan, Arnavud yağmacılarının meydâna getirdikleri hareket ordusunu İstanbula gönderdi. Tal'at beğin baskısı ile Sultân, 27 Nisan 1327 [m. 1909] da tahtdan indirildi. Son meşrûtiyyet zemânında hükümdârlığı dokuz ay, beş gündür. Selânikden gelen, toplama ve frenk silâhlarını taşıyan hareket ordusuna karşı koymak istiyen kumandanlara, çarpışılmamasını, müslimân kanı dökülmemesini sıkı emr verdi. İsteseydi yalnız Taksim ve Taş kışladaki ta'lîmli asker ve sâdık subaylar, gelen çapulcu alaylarını darmadağınık edebilirdi. Fekat, kardeş kanının dökülmesini istemedi. İstanbula giren hareket ordusu kumandanları, doğru Yıldız serâyına geldiler. Hazîneyi, asrlardan beri toplanmış olan kıymetli yâdigârları ve dünyânın en zengin kütübhânelerinden olan serây kitâblığının bir kısmını yağma etdiler. Pâdişâhın altın arabası bile parçalanıp paylaşıldı. Bu barbarca saldıranlar, birer kahramân, kurtarıcı i'lân edildi. O yıl, ittihâdcılar, Sultândan iki yaş küçük olan kardeşi Muhammed Reşâdı yerine geçirdiler. Sultân Reşâd, ihtiyâr, sessizdi. Ortalığı kana boyıyanların, gönülden müslimân olmadıklarını görüyordu. Bu canavarlar karşısında âciz, zevâllı bir kukla hâlinde idi. İttihâdcılar, sultân Hamîdi lekeliyecek bir suç bulamadılar. Milletin onu çok sevdiğini, saydığını görerek, öldürmeğe de cesâret edemediler. Hemen o gece, kurmay binbaşı Fethi Okyarın emrinde olarak, trenle Selâniğe götürdüler. Orada Alâtini köşkünde habs edildi. Ömrünü okumakla ve ibâdet ile geçirdi. Hükûmeti ele geçiren ittihâdcıların çoğu, hattâ din işleri başkanı olan şeyh-ul islâm efendileri dahî mason idi. Sultân Hamîd hânın kansız ve huzûr içinde geçen idâresinden sonra memleket, siyâsî i'dâmlar, sû'i kasdler ülkesi oldu. Çok kimseleri i'dâm etdiler. Birbirlerini, hattâ kendi başkumandanları olan Mahmûd Şevket pâşayı da dört aylık sadr-ı a'zam iken 11 Hazîran 1331 [1913] de kendileri öldürdü. Yerine getirilen Mısr prensi Sa'îd Halîm pâşanın 3 sene, 7 ay ve 23 günlük ve bunun yerine gelen Tal'at pâşanın birbuçuk senelik sadâret zemânlarında, memleket karma karışık oldu. Herkes, ölüm, habs korkusu içinde idi. Cân, mal ve nâmûs emniyyeti kalmadı. İslâm düşmanlığı, küfr ve irtidâd moda olmağa başladı. Her vilâyetde zâlimler türedi. 1329 [m. 1911] da Arnavud isyânı oldu. Mahmûd Şevket pâşa büyük kuvvetle önliyemedi. Sultân Reşâd 16 Hazîranda Kosovaya gitdi. Beşyüzyirmiiki sene önce, dedesinin zafer kazandığı yerde, yüzbin Arnavud ile Cum'a nemâzı kıldı. Huzûru te'mîn etdi. Mahmûd Şevket pâşanın sekseniki taburla yapamadığını, sultân Muhammed Reşâd, bir gövde gösterisi ile te'mîn eyledi.
- devamı var -